KEREM İLE ASLI

Kerem ile Aslı bir hükümdarın ve keşiş hazinedarının çocuğu olmamaktadır. Keşişin karısı ve Hanım Sultan bir gün yolda kırklardan ermiş bir ihtiyarla karşılaşırlar. İhtiyar, Hanım Sultan’a bir elma bir de ayva fidanı verir.

KEREM İLE ASLI
A+
A-
20.10.2021
2.444

KEREM İLE ASLI

Isfahan’da yaşayan bir hükümdarın ve keşiş hazinedarının çocuğu olmamaktadır. Keşişin karısı ve Hanım Sultan bir gün yolda kırklardan ermiş bir ihtiyarla karşılaşırlar. İhtiyar, Hanım Sultan’a bir elma bir de ayva fidanı verir. Fidanlar önce meyve vermez. Bu duruma üzülen Hanım Sultan’ın rüyasına giren ihtiyar adam fidanın meyve verdiğini müjdeler. Hanım Sultan’la keşişin karısı elma fidanının meyvesini ikiye bölerek yerler. Çocukları olursa birbirleriyle evlendireceklerine dair söz verirler.

Zaman geçer keşişin, kızı; hükümdarın ise oğlu olur. Hükümdar, oğluna Ahmet Mirza; keşiş ise kızına Kara Sultan adını koyar. Bir gün keşiş, hükümdarın oğluyla kızının evlenmesinin dinen uygun olmadığı kararına varır; sözünden cayar ve ailesi ile Zengi’ye taşınır. Ahmet Mirza genç bir delikanlı olur. Bir gün arkadaşı Sofu ile Zengi’ye gittiğinde bir bahçede Kara Sultan’ı görür. Mirza “Aslın nedir?” diye sorduğunda o da “kerem eyle “diye cevap verir. Mirza kızın ismini “Aslı”, kendinin ismini “Kerem” koyar. İkisi de birbirine âşık olurlar. Hükümdar ve keşiş, Aslı ile Kerem’i nişanlarlar. Keşiş ve karısı, kızını nişanladıktan sonra kaçar. Kerem, Sofu’yla birlikte Aslı’yı aramaya karar verir.

Kerem ve Sofu, Aslı’yı bulmak için diyar diyar gezerler. Sonunda Aslı’nın Kayseri’de olduğunu öğrenirler. Kerem, Aslı’nın annesinin dişçi olduğunu duyunca kılık değiştirerek Aslı’nın evine varır. Aslı’ya daha yakın olmak için bütün dişlerini söktürür. Kerem ile Aslı geceleyin kaçmak için sözleşirler. Ancak bu Durumu öğrenen keşiş, durumu Kayseri Beyi’ne haber verir. Kayseri’de Bey’in adamları, Kerem ve Sofu’yu zindana atarlar. Kerem, olanı biteni Bey’e anlatır. Beyin Hasene Hanım adındaki kız kardeşi olayı çözme işini devralır. Hasene Hanım, Kerem’in aşkını sınamak için Kerem’i bir gül bahçesinde, içinde Aslı’nın da olduğu birbirinden güzel kızlarla bir araya getirir.

Hasene Hanım kırk tane güzellerden kız alıp her birine ayrı ayrı libas giydirip Aslı Han’a daha eski esvap giydirip gül bahçesine götürdü. Oraya Kerem’i davet eyledi. Sofu “Gitme.” dedi. Kerem: “Davete icabet lazımdır.” deyip gül bahçesine geldi. Kızlar Kerem’i karşıladılar. Kerem Aslıhan’ı görünce
Hasene Hanım’ın ayağına düşüp tazim eyledi. Kızlar dahi Kerem’e ve Hasene Hanım’a el pençe divan durdular. Meğer Hasene Hanım’ın muradı Kerem’in sevdası büyük müdür diye tecrübe idi. Zira kendinin hayali geniş idi. Eğer sevdası küçük ise onu öldürtecekti. Baktı ki Kerem gözünü Aslı Han’dan ayırıp kızların hiçbirine bakmaz. Hasene Hanım Kerem’in Hak âşığı olduğunu anladı; sonra “Âşık bize bir türkü söyle.” dedi. Kerem dahi aldı sazı eline, bakalım ne dedi? Aldı Kerem:

Kara gözlüm ne gezersin bu yerde,
Gel bizim elleri gez kerem eyle.
Nice kullarını yazdın deftere,
Beni de deftere yaz kerem eyle.

İnanmadın hâlâ benim sözüme,
Aşkın ateşini saldın özüme,
Ne bakarsın kıya kıya yüzüme,
Engeller etmesin söz, kerem eyle.

Ben senin diline kandım inandım,
Aşkın ateşi ile odlara yandım,
Akıl başta iken divane oldum,
Beni mecnun etme gel kerem eyle.

Dertli Kerem eder sen kara giyme,
Gel Aslı’m sırrımı yadlara deme,
Bir iyilik edersen vaktinde eyle;
Beni dertli koyma kız kerem eyle.
” deyip kesti.

Hasene Hanım anladı ki Kerem’in sözleri bütün Aslı üzerinedir, asla kızlara değildir. Hemen Aslı’yı sakladılar. Kerem o vakit mahzun oldu, ağladı.
Hasene Hanım: “Bak Kerem ben senden hazzettim, amma bir âlâ türkü söylemelisin” dedi. Kerem aldı sazı eline bakalım Hasene Hanım’a ne dedi? Aldı Kerem:

Han Aslım bahçe içinde,
Gezer zavallı zavallı.
Karşımda ela gözünü,
Süzer zavallı zavallı.

Hey ağalar, behey beyler,
Kerem gayri yâri neyler,
Acep bizden niçin eyler,
Hazer, zavallı zavallı.

Kaşları benzer kemana.
Âşıkın eyler divane,
Zülüflerini yan yana,
Çözer zavallı zavallı.

Keremdir aşkına yanan,
Olmuştur dillere destan,
Âşıkın katline ferman,
Yazar zavallı zavallı.
” deyip kesti.

(…)
Dinleyenler “Aferin!” dediler. Kerem orada keşişi sual eyledi. Onlar da: “Beli geçti, amma onlar Karapınar’a doğru gitti.” dediler. Kerem ertesi gün yola revan olup giderken sabaha yakın idi, başladı seher yeli esmeğe. Kerem: “Eğlen Sofu. Şu seher yeli ile sevdiğime bir selam göndereyim.” deyip aldı sazı eline bakalım ne dedi? Aldı Kerem:


Yüzün görme muhannetin, namerdin,
Başın alıp çevresinden kaça gör.
Şirin olur muhabbetin badesi,
İçer isen mert elinden içe gör.

İçeriden içeriye tarı var,
Sekiz cennet yedi tamu odu var,
Bir rivayet Hakk’ın bin bir adı var,
Okuyup da manasını anla gör.

Ne söylersin bir ağacın dalı yok,
Ne çiçektir etrafında harı yok,
Muhannetin bir mecliste yeri yok,
Firkatin bir gölgesinden geçe gör.

Kerem eder duhan senin, ot senin,
Yüreğinden çıkan oldu od senin,
Viran oldu bıraktığın yurt senin,
Göçer isen bir gün evvel göçe gör.
” deyip kesti.


Hasene Hanım hemen gelip beye olanları baştan sona kadar nakledip “Ben o adamı tecrübe ettim, Hak âşığıdır, gel bu kızı ona verelim eğer vermezsek bunun ahü zarı bizi harap eder.” dedi. Bey bu cevabı işitince keşişi getirtip: “Mümanaat etme. Kızını bu oğlana ver. Eğer vermem dersen seni ağaca asarım.” dedi. Keşiş: “Ey Asvas yardımcı gıllas” deyip oradan evine gelip durumu karısına söyledi. “Bunda dahi yerimiz tedirgin oldu.” deyip hemen gecenin yarısında Kayseri’den kaçtılar.


Bey arkasından bu kadar atlılar saldıysa da arayıp izini dahi bulamadılar. Birisi gelip haber verdi ki “Ben yolda giderken onlara rastgeldim, birer ata binmişler Teke’ye gidiyorlardı.” dedi. Kerem bu haberi alınca bir kere daha ah edip beyin ayağına kapandı. “Aman beyim dostluğun ziyade oldu. Ben öyle olacağını bilirdim. Allahaısmarladık” deyip yola revan oldu. Bir gün Teke’ye vasıl olup bir kahveye indiler. Yanlarında biraz ahbap gelip türkü niyaz ettiler. Kerem aldı sazı eline bakalım ne dedi? Aldı Kerem:

Eğer gider isen bizim ellere,
Sana söyleyeyim dur seher yeli.
Bir selam var göndereyim yârime,
Bu gün Han Aslı’mı gör seher yeli.

Kerem eder koysak yere sazları,
Hatırıma coştu şirin sözleri,
Karadır kaşları, ela gözleri,
Sen de muradına er seher yeli.

Yakın varıp esme zülfün teline,
Nazar kıl yüzünde çifte hâline,
Muhabbet namesin kendi eline,
Bir tenha düşür de ver seher yeli.

(…)
Kerem’in Aslı’dan başkasına bakmadığını gören Hasene Hanım, Kerem ile Aslı’yı evlendirmeye karar verir. Kızını Kerem’e yâr etmemeye ahdetmiş olan keşiş, Aslı’ya son düğmesine kadar çözüldükten sonra tekrar iliklenen bir gömlek giydirir. Kerem, Aslı’nın düğmelerini bir türlü çözemez. Çözemeyince ateşli bir ah çeker. Yanıp kül olur. Aslı ise Kerem’in dağılan küllerini saçıyla toplarken bir kıvılcım da onu tutuşturur. İki sevgilinin ancak külleri birbirine
kavuşur. Bu iki âşığın cennette kavuştuğu söylenir.

Anonim, Kerem ile Aslı (haz. İsa ÖZTÜRK)

Yıldız vermeyi unutmayın 😉
[Total: 0 Average: 0]
Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.