SU KASİDESİ
Fuzuli’nin SU KASİDESİ (KASİDE DER NA’T-İ HAZRET-İ NEBEVİ)’ni inceleyebilirsiniz. Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su; Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çâre su
SU KASİDESİ (KASİDE DER NA’T-İ HAZRET-İ NEBEVİ)
“Su” Kasidesi | Günümüz Türkçesi |
---|---|
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çâre su | Ey göz! Bu kadar fazla tutuşmuş ateşlere suyun faydası olmayacağı için gönlümdeki ateşlere gözyaşımdan su saçma. |
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su(Şu) dönen gök kubbenin rengi su renginde midir, yoksa gözümden akan yaşlar mı dönen gök kubbeyi kaplamıştır bilemiyorum. Zevk-i tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâre su(Ey sevgili!) Gönlüm kılıcının zevkinden yarık yarık, parça parça olsa şaşılır mı? Ki su akarken duvara yarıklar bırakır.
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yâre suYaralı gönül senin temreninin sözünü, bahsini korkarak söyler. Her kimde yara olsa sakınarak su içer.
Suya virsün bağ-ban gül-zârı zahmet çekmesün Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâre su | Bahçıvan bin gül bahçesine su verse (de o bahçelerde) senin yüzün gibi bir gül açılmaz. (Bahçıvan) gül bahçesini suya versin, (boşuna) zahmet çekmesin. |
Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmakdan inse gözlerine kare suHattat(ın) gözlerine bakmaktan (dolayı) kalem gibi kara su (bile) inse toz gibi ince hatla yazdığı yazısını senin (yüzündeki) ayva tüylerine benzetemez.
Ârızun yâdiyle nem-nâk olsa müjgânum n’ola
Zayi olmaz gül temennâsiyla virmek hâre suDikene gül(ü) isteyerek su vermek boşa gitmez. Kirpiklerim senin yanağını hatırlamakla nemli olsa ne olur.
Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîg Hayrdur virmek karanu gicede bîmâre su | Gam günü hasta gönülden kılıcını esirgeme. Hastaya karanlık gecede su vermek hayırdır, sevaptır. |
İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm’çün are suEy gönül, okunun ucundaki (sivri) demiri iste, ara şevkimi sakinleştir. Susuzum bir kez bu çölde benim için su ara.
Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür huûş-yâre suBen dudaklarının müştakıyım zahitlerse kevser isteklisi(dir). Nitekim mest olana şarap, uyanık, ayık olana su içmek iyi gelir.
Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâre suSu, galiba o hoş salınışlı serviye âşık olmuş; her an durmadan senin semtinin bahçesine akıp gider.
Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vare suO semtten, o bahçeden toprak alıp suyun yolunu tutsam (bağlasam) gerek, zira su rakibimdir o semte varmasına izin vermem.
Dest-bûsı ârzûsiyle ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâre suDostlar! Eğer elini öpmek arzusuyla ölürsem cesedimin toprağından testi yapın, onunla sevgiliye su sunun.
Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
Dâmenin duta ayağına düşe yalvare suMeğer servi, kumrunun yakarışından (gururlanıp) baş çeker; su eteğini tutup ayağına düşüp yalvarsın.
İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağunun mîzacına gire kurtare suGülfidanı, bir hileyle meğer bülbülün kanını içmek ister; su, (gülfidanının) mizacına girerek (onu) kurtarsın.
Tinet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr’e suSu, Hz. Ahmed-i Muhtar’ın yoluna uymuş (olmakla) temiz karakterini dünya halkına apaçık göstermiştir.
Seyyid-i nev’i beşer deryâ-yı durr-i istıfâ
Kim sepepdür mu’cizâtı âteş-i eşrâre suİnsanoğlunun efendisi, seçilmiş, arınmış inciler denizi (olan Hz. Peygamber’in) mucizeleri şer ehlinin ateşlerine su serpmiştir.
Kılmağ içün tâze gülzâr-i nübüvvet revnakın
Mu’cizinden eylemiş izhar seng-i hâre suKara taş, Nübüvvet bahçesini tazelendirmek (canlandırmak) parlaklığını göstermek için mucize (olarak) su göstermiş (çıkarmış).
Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffare suMucizeleri dünyada bir uçsuz bucaksız deniz imiş, ondan milyonlarca kâfirin ateşhanelerine su ulaşmış (söndürmüş).
Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdüği şiddet günü Ensâr’e suHer kimse onun şiddetli (susuzluk) günü parmaklarından Ensar’a su verdiği işitse hayretinden parmağını ısırır.
Dostı ger zehr-i mâr içse olur Âb-i Hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâre suEğer dostu yılan zehri içse bengisu olur. Düşmanı su içse elbet yılan zehrine döner.
Eylemiş her katreden min bahr-i rahmet mevc-hîz
El sunub urgaç vuzû içün gül-i ruhsâre suHz. Muhammed (s.a.v) abdest için su alıp yüzüne vurunca dökülen her damlasından bin rahmet denizi dalgalanmıştır.
Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre suSu, ayağının toprağına ulaşayım diye ömürler boyunca başını taştan taşa vurup avare gezer.
Zerre zerre hâk-i der-gâhına ister sala nûr
Dönmez ol der-gâhdan ger olsa pâre pâre suSu, zerre zerre dergâhının toprağına nur salmak ister. Su eğer bin parça da olsa o dergâhtan dönmez.
Zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâre suSarhoşlar baş ağrılarının giderilmesi için nasıl su içerse hata ehli (günahkârlar) da na’tının zikrinin virdini, tekrarlanmasını ilaç bilir (sayar).
Yâ Habîba’llah yâ Hayre’l beşer müştâkunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâre suEy Allah’ın Habibi! Ey insanların hayırlısı! Dudağı susamışlar nasıl yanıp su isterlerse ben de öylece senin müştakınım (âşıkınım).
Sensen ol bahr-i kerâmet kim şeb-i Mi’râc’da
Şeb-nem-i feyzün yetürmüş sâbit ü seyyâre suSen o keramet denizisin ki Mi’raç gecesinde feyzinin şebnemi (çiy tanesi) sabit ve seyyar (hareketli) yıldızlara su ulaştırmış.
Çeşme-i hur-şîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mi’mâre suEğer ihtiyaç olsa merkadini yenileyen mimara güneş çeşmesinden her an feyiz zülali (duru su) iner.
Bîm-i dûzah nâr-i gam salmış dîl-i sûzânıma
Var ümidüm ebr-i ihsânun sepe ol nâre suCehennem korkusu yanmış gönlüme gam ateşi salmış, (ama senin) ihsan bulutunun o ateşe su serpeceğine umudum var(dır).
Yümn-i na’tünden güher olmuş Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsandan dönen tek lü’lü-i şehvâre suNisan yağmurundan su nasıl şahlara layık inciye dönüşürse Fuzuli’nin sözleri de (Hz. Peygamber’in) na’tinin uğurundan inci olmuş.
Hâb-ı gafletten olan bîdâr olanda Rûz-i Haşr
Eşk-i hasretten tökende dîde-i bîdâre suBu beyitle son beyti birlikte ele alarak günümüz Türkçesine çevirdik:
Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâre suHaşir günü olduğunda gaflet uykusundan uyanan, didar hasreti çeken göze hasret gözyaşları döktüğünde umduğum, haşir günü ben didara susamışa kavuşma çeşmenin su vereceği umudumdur.
Kaynakça: Fuzûlî Türkçe Divan, Haz. Kenan Akyüz.