Kendini Arayan Şiir: Şiirimiz

Sezai Karakoç ile tanışmam, lise ikinci sınıftaydı ve  edebiyat hocamız bir gün derste Sezai Karakoç’un kitabından bir bölüm okumuştu

Kendini Arayan Şiir: Şiirimiz
A+
A-
20.12.2022
501

SEZAİ KARAKOÇ

“Bana sormayın böyle nereye Koşa koşa gidiyorum Alnından öpmeğe gidiyorum Evleri balkonsuz yapan mimarların”

Sezai Karakoç ile tanışmam, lise ikinci sınıftaydı ve  edebiyat hocamız bir gün derste Sezai Karakoç’un kitabından bir bölüm okumuştu.

“Zülküfül Dağı’nın bahçeleri

Yalnız orda açar özel bir peygamber çiçeği

Ağız yakan özel bir peygamber çiçeği

Sultan Şehmus ve Veysel Karani

İncir yaprağıyla sildiler gözümü çocukken

Ve sen ey sıcak doğu gecelerinin bitmeyen göz ağrısı

Çocuklara mahsus çocuklara ait çocuklara dair göz ağrısı

Kırmızı mürekkebi andıran gözotu

Yalancı fakat acının yemişi kanlı göz bezleri

Türbe önlerinde sahicisinden daha gerçek

Daha fizikötesi sara taklitleri”

Sezai Karakoç, verdiği eserlerle Türk edebiyatı mühim bir yere oturur. Başta şiir olmak üzere hikâye, deneme, fıkra, piyes, inceleme – düşünce yazıları gibi çeşitli türlerde yazmıştır.  Yazarın estetik yönü edebiyat dünyasının ilgisini çekmiştir. Edebiyatımızda bir sistem gözeterek ürün veren nadir sanatkârlardandır. O, insanımızın şuur kazanması ve öz benliğine dönmesi için “Diriliş” adını verdiği bir sistem geliştirmiştir. Bu sistemde edebiyat önemli bir yer tutar. 

Sezai Karakoç, modernite ile birlikte hayatın bütün alanlarında olduğu gibi geleneksel şehrin de bütün büyüsünü yitirerek yok olmaya başladığı düşüncesindedir. Karakoç’a göre bu süreç insanlığın insanilikten uzaklaştığı bir süreçtir.

“Bırak bu kuşkuları bu düşünceleri Yaklaştır kıyameti Uzaklaştır kıyameti Bu gece Göğe çıkma mucizesi Miraç gecesi Yok Mekke sokaklarında Bir çıtırtı sesi Şimdi vaktidir Cinlerin dünya uçlarında Kur’an dinlemesi”

Modern Türk şiirinde Yahya Kemal dışında, geleneği, şiirini kurma konusunda bütün boyutlarıyla ele alan en önemli şair Sezai Karakoç’tur. Karakoç, doğrudan gelenekle ilgili yazılar kaleme almışsa da kavramın çerçevesini net bir şekilde belirlemiş değildir. Fakat şurası açıktır ki Karakoç, gelenek ile din ve uygarlık kavramlarını çok yakın bir ilişki içinde kullanmaktadır.

Karakoç’a göre gelenek, bir uygarlık alanında var olabilir. Bu uygarlık alanını oluşturan ve belirleyen ise din ve onun özünde yer alan metafiziktir. Uygarlık, metafiziğin, hayatın bütün alanlarında kurumsallaşması neticesinde oluşan bir süreçtir. Uygarlık alanı içinde aynı metafizik üzerine kurulu olan edebî gelenek de, kendi iç kuralları üzerine inşa edilen sanatsal üretimin bu paradigmaya göre klasikleşme sürecidir. Bütün bunların oluşumunun arkasında ise Karakoç’a göre hiç şüphesiz, din yer alır.

Karakoç, İslam uygarlığının farklı aşamalarında hep ortak bir metafizik akışın, şiiri belirleyen ana damar olduğu düşüncesindedir. Çok geniş bir coğrafyada birbirinden uzak kültürler olmasına ve yüzyıllarla ifade edilebilen uzun zaman süreçlerine rağmen bu metafizik damar, İslam uygarlığının kesintisiz varlığını devam ettirdiği süre içinde önemlidir.

Aşağıdaki şiirde, Türk aydının yabancılaşma ve yabancılaştırma çabası dile getirilmektedir.

Balmumundan bir şehir arkadaşlar ülkesi
İçinde yanar durur yalanın lâmbaları
Benim hakkımda yalan senin hakkında yalan
Kapadılar sonunda sana çıkan yolları
(…)
Ben akşamın ufkunda döne döne battıkça
Seni kuşattı durdu firavun saltanatı
Firavun saltanatı firavunlar sanatı
Ve firavun saatı bir kent ördü çevrende
Güleryüzlü yılanlar ve akrepler ülkesinde
Sen güller ve inciler gibi aynı kaldın yine de”

Karakoç, modernizm bütün yönleriyle bir sapma olduğunu düşündüğünden, ona göre modern kadın da kendi özüne yabancılaşmıştır. Kadın ve erkek, yaratılış sırrı itibariyle birbirlerine rakip olarak değil, bir bütünün parçaları olarak yaratılmışlardır. Bu yönüyle kadın ile erkek arasında bir mücadeleden bahsetmek,
varlığın algılanması ile ilgili büyük bir yanlış değerlendirmenin ifadesidir.

“Ve derken birden çıkageliyor kadın
Nehirlerin içinden yeni bir dökümle
Benzersiz olmaya değil benzerim olmaya savaşan
Barikatlardan bahsediyor bana
Boynunda kolye yerine tabanca
Göç etmiş sanki ilkellikten barbarlığa
Yüzünü seyretmek amacında
Bir kan ırmağında”

Kaynakça

  • KEMAL Yahya, Edebiyata Dair, İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul, 2005.
  • KARAKOÇ Sezai, Edebiyat Yazıları I – Medeniyetin Rüyası Rüyanın Medeniyeti Şiir, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1997.
  • KARAKOÇ Sezai, Edebiyat Yazıları II – Dişimizin Zarı, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1997.
  • KARAKOÇ Sezai, Edebiyat Yazıları III – Eğik Ehramlar, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2000.
  • ENSER Ramazan, Sezai Karakoç’un şiirlerinde Geleneğin Tezahür Odakları Olarak İnsan, Zaman ve Mekân.
Yıldız vermeyi unutmayın 😉
[Total: 0 Average: 0]
Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.