9. Sınıf 3. Ünite Şiir

Türk dili ve Edebiyatı 9. sınıf Şiir ünitesinin konu anlatımı olup özet şekilde konular anlatılmıştır.

9. Sınıf 3. Ünite Şiir
A+
A-
23.11.2021
5.220

9. Sınıf 3. Ünite: Şiir

Konu: Şiir

Duygu, düşünce ve hayallerin genellikle ölçülü, uyaklı dizeler hâlinde anlatılan şekline şiir (nazım) denir. Şiir zengin imgelerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan edebî türdür. Şiir düş gücüne, imgeye dayanır. İnsanın duygu dünyasına seslenir, insanda coşku uyandırır. Şiirde; çağrışım, imge ve sezgi önemli bir yer tutar. Şiir dilinde ahenk ve etkileyicilik ön plandadır.

Şiirde, günlük dildeki sözcüklere farklı ve özel anlamlar verilir. Duygular, düşünceler, hayaller, gözlemler sembollerden ve söz sanatlarından yararlanılarak anlatılır. Bazı şiirler kafiye ve ölçüye göre yazılır, bazıları ise biçim bakımından serbesttir. Ancak her ölçülü ve uyaklı metin şiir değildir, şiirin duygu yoğunluğuna (lirizme) dayanması gerekir.

Her şiir oluştuğu dönemden izler taşır. Şair; yaşadığı dönemin sosyal ve siyasal olaylarını, kültürünü, inançlarını, sanat zevkini şiire yansıtır.

Şiirin Özellikleri

  • Şiir, düş gücüne, imgeye dayanır.
  • Şiir, insanın duygularına seslenir.
  • Şiir, insanda coşku uyandırır.
  • Şiirde çağrışım, sezgi, ve imge önemlidir.
  • Şiirde ahenkli ve etkili bir söyleyiş önemlidir.

Şiirde Tema: Şiirin tamamına hâkim olan, şiirin içeriğini oluşturan ve okuyucuya iletilmek istenen ana duyguya tema denir. Tema genel ve soyuttur. Şiirlerde en çok kullanılan temalar şunlardır: aşk, yalnızlık, sevgi, özlem, mutluluk, ölüm, gurbet, arkadaşlık, hüzün vb.

Örnek:

“Saçında çoğalmış aklar
Soluk bir çizgi dudaklar
Neden bu çökük yanaklar
Üstünden yaşlar akıyor.”
Yandaki dörtlüğün teması “yaşlılık”tır.

Şiir Dili: Şiir dili, günlük konuşma dilinden farklıdır. Çünkü insanın hayalleri sınırsız, bunları ifade edecek kelime sayısı ise sınırlıdır. Şairler, sözcüklere yeni anlamlar yükleyerek benzetmelere, mecazlara, imgelere yer vererek anlam derinliği oluşturmaya çalışırlar.

İmge, şairin dış dünyadaki nesneler arasında değişik bağlantılar kurmasıdır. Bu, soyut ve özgündür. Özgün olduğu için yoruma açıktır. Örtük ileti, imgeler aracılığıyla verilir.

Şiir ve Gelenek

Şiir geleneği; ortak zevk ve dil anlayışına sahip şairlerin ortak şekil özelliklerini, ahenk unsurlarını, imge ve temaları kullanarak oluşturduğu şiir anlayışıdır. Şairler kendilerinden önce oluşan bu gelenekten az ya da çok etkilenir, oluşturdukları şiir anlayışıyla kendilerinden sonra gelen şairleri etkiler. Şiirin ahenk unsurları, ses yapısı, söyleyiş özellikleri gelenekten etkilenir. Aynı dönemde eser veren şairler, dönemin geleneğinden farklı ölçüde yararlanabilir.

Türk şiirinde dört tür gelenekten bahsedilebilir:

  1. Destan Geleneği: İslamiyet öncesi dönemde ortaya çıkan, genellikle savaş ve kahramanlık konulu şiirler bu geleneği oluşturur. Genellikle bu geleneğe bağlı olan destanlarda hece ölçüsü kullanılır.
  1. Halk Şiiri Geleneği: Hece ölçüsüyle, dörtlüklerle ve günlük konuşma diliyle söylenen şiirler bu geleneği oluşturur. Üçe ayrılır: Anonim halk şiiri, aşık tarzı halk şiiri ve dinî-tasavvufi halk şiiri.
  1. Divan Şiiri Geleneği: İslamiyet’in kabulünden sonra Arap ve Fars edebiyatlarının etkisiyle ortaya çıkmıştır. Süslü, sanatlı bir dil kullanılır. Dil, Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklüdür. Aruz ölçüsü kullanılır.
  1. Serbest Şiir (Modern Şiir) Geleneği: Bu geleneği oluşturan şiirlerde bent, vezin ve kafiye kurallarına bağlı kalınmaz, belirli bir düzen yoktur.

Türk Edebiyatında Şiir

Türklerde İslamiyet’in kabulünden önceki dönemlerde özellikle dinî törenlerde şiirler söylenmiştir. Bu dönemde şiir söyleyenlere ozan, kam, baksı, şaman gibi adlar verilmiştir. İslamiyet’in kabulünden sonraki dönemde Türk şiiri iki koldan gelişmiştir: divan şiiri ve halk şiiri.

Tanzimat’ın ilanından sonra Batı kültürü ve edebiyatı örnek alınmış, divan şiiri yerini yeni Türk şiirine bırakmaya başlamıştır. Bu dönemde Batı edebiyatından Türk edebiyatına yeni nazım şekilleri girmiştir.

Millî Edebiyat Dönemi’nde yerli ve millî kaynaklara yönelme olmuştur.

Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinde ise gerek nitelik gerekse eser sayısı açısından büyük bir gelişme yaşanmıştır.

Nazım Birimi

Nazım birimi, şiirin bütününü oluşturan dizelerin kümeleniş biçimidir. Nazım birimi, dize gruplarında bulunan dize sayısına göre adlandırılır. Şiirin nazım şeklinin belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden biridir. Nazım birimleri şunlardır:

Dize (Mısra)

Şiirdeki her bir satırdır. En küçük nazım birimidir. Bir şiirin parçası olabileceği gibi kendi içinde bağımsız bir bütün de olabilir.

Örnek:

“Geceleyin bir ses böler uykumu.”

Beyit

İki dizeden oluşan ve anlam bütünlüğü taşıyan bölümlerdir. Divan edebiyatında yaygın olarak kullanılır.

Örnek:

“Gittin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile
İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile”
“Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan,
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.”

Dörtlük

Dört dizeden oluşan ve anlam bütünlüğü taşıyan bölümlerdir. İslamiyet öncesi Türk edebiyatında ve halk edebiyatında kullanılmıştır.

Örnek:

“Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın.”
“Ey yıldızlar önünde boynunu büken dallar!
Bu sabah sizden geçen rüzgârlar geldi sandım.
Ağır ağır süzülen meltemlerde bir sır var;
Kalbimde ilk açılan o ilkbaharı andım…”

Bent

Bir şiirde üç veya daha fazla dizeden oluşan ve anlam bütünlüğü taşıyan bölümlerdir. Genellikle iki dizeden daha fazla birimlerdir.

Örnek:

“Kandilli’de eski bahçelerde
Akşam kapanınca perde perde
Bir hatıra zevki var kederde.”
Kardaş, senin dediklerin yok,
Halay çekilen toprak bu toprak değil.
Çık hele Anadoluya,
Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı,
O kadar uzak değil.

Nazım Biçimi

Şiirlerin dize sayılarının, ölçülerinin ve kafiyeleniş şekillerinin belirli bir nazım birimi esas alınarak oluşturduğu yapıdır. Türk edebiyatında nazım şekilleri, şiir türlerine ve devirlere göre farklı özellikler gösterir ve şu şekilde gruplandırılır:

Türk Şiirinde Kullanılan Nazım Biçimleri
I. Halk ŞiiriII. Divan ŞiiriIII. Batı Etkisindeki Türk Şiiri
Anonim Halk ŞiiriBeyitlerle Kurulanlara. Sone
a. Mânia. Gazelb. Terzarima
b. Türküb. Kasidec. Triyole
Âşık Tarzı Halk Şiiric. Mesneviç. Balat
a. Koşmaç. Kıt’ad. Serbest nazım
b. Semaid. Müstezat
c. VarsağıBentlerle Kurulanlar
d. Destana. Tuyuğ
Aruz Ölçüsüyle Yazılan Halk Şiirib. Rubai
a. Kalenderic. Murabba
b. Divand. Şarkı
c. Selise. Muhammes
d. Semaif. Terkibibent
e. Satrançg. Terciibent
f. Vezniaher

Halk Şiiri Nazım Biçimleri

Mani

  • Halk şiirinin en küçük nazım biçimidir.
  • Anonim halk şiirine ait bir nazım biçimidir.
  • Tek dörtlüktür. Mısra sayısı 5, 6, 7… 15’ten oluşan mâniler de vardır.
  • Hece ölçüsünün genelde 7’li kalıbıyla söylenir.
  • Tam, kesik (cinaslı), yedekli (artık), kerşı-beri, deyiş mâni gibi çeşitleri vardır.
  • Aşk, ayrılık, ölüm, doğa, kahramanlık, kırgınlık gibi temaları işler.

Türkü

  • Anonim halk şiiri nazım biçimidir. Ancak söyleyeni belli, âşık tarzı halk şiirine dahil ettiğimiz türküler de vardır.
  • Ezgilerine göre usullü ve usulsüz olarak ikiye ayrılır.
  • Genellikle 7’li, 8’li, 11’li hece ölçüsüyle oluşur.
  • Bent adı verilen asıl bölüm ve kavuştak adı verilen tekrar (nakarat) bölümünden oluşur.

Koşma

  • Âşık tarzı Türk şiirinin en yaygın biçimidir.
  • 11’li hece ölçüsü ile yazılır.
  • Dörtlük sayısı 3-5 arasında değişir.
  • Şair son dörtlükte mahlasını kullanır. Buna tapşırma denir.
  • Koşmalar konularına göre; güzelleme, koçaklama, taşlama ve ağıt olarak dörde ayrılır.

Semai

  • 8’li hece ölçüsüyle oluşturulur.
  • Konu olarak koşmanın güzellemesine benzer.
  • Dörtlük sayısı 3-5 arasındadır.
  • Sevgi, doğa, aşk, güzellik temaları özel bir ezgiyle söylenir.

Varsağı

  • Varsak Türklerine ait bir nazım biçimidir.
  • Semai ile şekilsel özellikleri vardır.
  • İlk dizesinde “bre“, “heyy“, “be heyy” gibi kahramanlık belirten ünlemlerin kullanılması yönüyle semaiden ayrılır.

Destan

  • Halk şiirinin en uzun nazım biçimidir.
  • Konu olarak yiğitlik kahramanlık işlenir.

Divan Şiiri Nazım Biçimleri

Gazel

  • Aşk, güzellik, kadın temaları işlenir. Beyit sayısı 5-15 arasındadır. Kafiye şeması aa/ba/ca … şeklindedir.
  • İlk beytine matla, son beytine makta denir.
  • En güzel beytine beyt’ül gazel denir.
  • Şairin adının geçtiği beyte mahlas beyti denir.
  • Beyitleri arasında konu bütünlüğü olan gazellere yek âhenk gazel adı verilir.
  • Gazelin bütün beyitleri her bakımdan aynı etkileyicilikte söylenilmişse bu tür gazellere yek âvâz gazel denir.

Kasîde

  • Din ve devlet büyüklerini övmek ya da yermek için yazılan şiirlerdir. Beyit sayısı 33-99 arasındadır.
  • İlk beytine matla, son beytine makta denir
  • En güzel beytine beyt’ül kasid denir. Şairin adının geçtiği beyite taç beyit denir.
  • Nesib (Teşbib), girizgâh, methiye, tegazzül, fahriye ve dua bölümlerinden oluşur.

Mesnevi

  • Her beyti kendi içinde uyaklanan (aa,bb,cc,dd,…) ve beyit sayısı sınırsız olan nazım biçimidir.
  • Aruzun kısa kalıplarıyla aşk, din, tasavvuf, ahlak gibi konularda yazılır.
  • Kişi, zaman, mekân, olay gibi unsurları taşır. Beş mesneviden oluşan eserlere hamse denir.

Şarkı

  • Bestelenmek için yazılmış, divan şiirine Türklerin dahil ettiği bir nazım biçimidir.
  • Bent sayısı 3-5 arasında değişir.
  • Şarkının üçüncü dizesine miyân denir. Nakarat, her bendin sonunda tekrar eden dizeye denir.

Tuyuğ

  • Halk edebiyatındaki mâninin karşılığıdır.
  • Tek dörtlükten oluşur.
  • Divan şiirine kazandırılmıştır.

Terkibibent

  • Terkibibent, 7-12 bent arasında oluşmuş bir nazım şeklidir.
  • Her bent 5 ile 10 arasında beyitten oluşur.
  • Bentlerin kafiye düzeni kafiye düzeni gazel ve kasideninki gibidir.
  • Her bendin sonunda “vasıta beyti” adı verilen beyit bulunur. Vasıta beyti her hanenin sonunda değişir.

Terciibent

  • 7-12 bent arasında oluşmuş bir nazım şeklidir.
  • Her bent 5 ile 10 arasında beyitten oluşur.
  • Bentlerin kafiye düzeni gazel ve kasideninki gibidir.
  • Her bendin sonunda “vasıta beyti” bulunur. Vasıta beyti her hanenin sonunda değişir. Bu yönüyle terkibibentten ayrılır.

Batı Etkisinde Türk Şiiri Nazım Biçimleri

Serbest Nazım

  • Herhangi bir ölçü ya da uyağa, belli kurallara bağlı olmayan şiirdir.
  • Ölçünün veya uyağın kullanılıp kullanılmaması, dizelerin uzunluğu ve kısalığı şiirin belli bölümlere ayrılıp ayrılmaması şairin isteğine bağlıdır.

Sone

  • İki tane dört dizeli ve iki tane üç dizeli bölüm olmak üzere 14 dizeden oluşur.

Terzarima

  • Üçer dizelik bentlerle kurulu nazım biçimidir.
  • Bent sayısı sınırsızdır ancak tek mısra ile sona erer.

Balat

Batı şiirinde masalımsı, çoğu zaman acıklı, kimi zaman gülünç olayları, söylenti niteliğindeki eski hikâyeleri işleyen; üç uzun bir kısa bentten oluşan bir nazım biçimidir.

Nazım Türü

Nazım türü: Bir şiirin işlediği konuya göre aldığı isimdir. Şiirin nazım biçimi belirlenirken şekline ait özellikler (nazım birimi, kafiye düzeni, ölçü vb.), nazım türü belirlenirken içerik (konu, tema vb.) esas alınır.

Aşık Tarzı Halk Şiiri Nazım Türleri

Güzelleme

Doğa ve aşk konusunun coşkuyla işlendiği halk şiiri nazım türüdür.

Koçaklama

Kahramanlık ve yiğitlik konusunun işlendiği halk şiiridir. Epik, destansı bir anlatım vardır.

Taşlama

Toplumun veya kişilerin aksayan yönlerinin eleştirildiği halk şiiri nazım türüdür. Divan edebiyatında hicviye, Batı edebiyatında satirik şiir adını alır.

Ağıt

Sevilen ve tanınan bir kişinin ölümü karşısında duyulan üzüntüyü işleyen halk şiiri nazım türüdür. İslamiyet öncesi Türk şiirinde sagu, divan şiirinde mersiyenin karşılığıdır.

Dinî Tasavvufi Halk Şiiri Nazım Türleri

İlahi

Allah’ın varlığını, birliğini, yüceliğini anlatan şiirlerdir. Allah aşkı işlenir.

Devriye

Devir esasını (Allah’tan gelip Allah’a dönmek) konu edinen tasavvufi şiirlerdir.

Şathiye

Tasavvuf konularını mizahlı bir biçimde işleyen, coşkun hâlinde söylenen şiirlerdir.

Nutuk

Tarikata yeni giren dervişlere tarikat kurallarının ve tasavvufun inceliklerinin anlatıldığı şiirlerdir.

Nefes

Bektaşi törenlerinde saz eşliğinde ve makamla okunması gelenek hâlini alan tasavvufi şiirlerdir.

Divan Şiiri Nazım Türleri

Tevhit

Allah’ın varlığını ve birliğini konu alan şiirlerdir.

Münacaat

Allah’a yakarışı işleyen şiirlerdir.

Naat

Peygamberimizi övmek için yazılan şiirlerdir.

Mersiye

Ölüm karşısındaki üzüntüyü işleyen şiirlerdir. İslamiyet öncesi Türk şiirinde sagu, halk şiirinde ağıt karşılığıdır.

Methiye

Din ve devlet büyüklerini övmek için yazılan şiirlerdir.

Hicviye

Bir kişi veya olayı eleştirmek için yazılan şiirlerdir. Halk şiirinde taşlama, modern şiirde satir, yergi adını alır.

Fahriye

Divan şiiri nazım şekillerinden olan kasidelerde şairin kendini övdüğü bölüme verilen addır.

Söyleyici

Şiirde konuşan, şairin sesini ve söyleyişini emanet ettiği kişi ya da varlıktır. Şair, her şiirde bir söyleyici belirler. Söyleyici, şiirin içeriğine ve aksettirdiği ruh durumuna göre karakter ve ses kazanır. Bu durum şiiri okuma tonuna / tarzına etkide bulunur ve okuma faaliyetinde okuyucu bu söyleyici ile özdeşleşir.

Örnek:

Kaldırımlar” şiirinde; yalnızlık, korku ve ölüm duygusunun etkilerini tüm benliğinde hisseden bir insanın sesini ve söyleyişini üstlenen bir söyleyici vardır.

“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın,
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”
Yandaki dörtlükte söyleyici, şairin kendisidir ve Türk halkına “arkadaş” diye seslenmektedir.

Mahlas

Divan şairlerinin şiirlerinde kullandıkları takma addır. Şairler mahlaslarını genellikle son beyitte söylerler.

“Bâkî-sıfat virdün elem itdün gözüm yaşını yem
Kıldun garîk-i bahr-i gam deryâlara saldun beni.”
‘Bâki’ şairin mahlasıdır.
“Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı”
‘Fuzuli’ şairin mahlasıdır.

Tapşırma

Halk şairlerinin şiirlerinde kullandıkları takma addır. Şairler genellikle son dörtlükte adlarını veya mahlaslarını kullanırlar.

Karac’oğlan der ki konanlar göçmez
Bu ayrılık bizlen arasın açmaz
Bir kötü gönlüm var güzelden geçmez
Ne güzele doymaz gözüm var benim”
(Ozan, “Karac’oğlan” takma adını kullanmıştır.)
Köroğlu’nun bağrı yandı
Yanıp sînene dayandı
Herkesin dostu uyandı
Uyan gözü mestan uyan
(Ozan, “Köroğlu” takma adını kullanmıştır.)

Ahenk Unsurları

1. Ölçü (vezin)

Şiirde hecelerin sayı veya ses değeri olarak denk olmasıdır. Türk şiirinde üç tür ölçü kullanılmıştır: hece ölçüsü, aruz ölçüsü, serbest ölçü.

A.Hece Ölçüsü

Dizelerdeki hece sayılarının eşitliğine dayanan ölçüdür. Türk şiirinde en eski devirlerden beri kullanılagelen millî ölçüdür. İslamiyet Etkisindeki Dönem’de halk şiirinde hece ölçüsünün genellikle 7’li, 8’li ve 11’li kalıpları kullanılmıştır. Millî Edebiyat Dönemi’nde ve Cumhuriyet Dönemi’nde pek çok şair hece ölçüsünün farklı kalıplarıyla şiirler yazmıştır.

Gel-se de en a-cı söz-ler di-li-me,
U-ça-cak sa-nır-dım bir-kaç ke-li-me…
Bir a-lev ha-lin-de düş-tün e-li-me,
Ha-ni ey göz-ya-şım, ak-ma-ya-cak-tın?
Yandaki dörtlüğün her dizesi 11 heceden oluşmaktadır. Bu şiir 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.

Durak: Hece ölçüsüyle yazılmış şiirlerde ölçü kalıpları içindeki durma yerleridir. Duraklarda kelimeler bölünmez. Dizelerdeki duraklarda
ahenk gereği kısa bir süre durulur. Duraklara dikkat edilmeksizin okunan şiir, beklenen etkiyi uyandırmaz. Her şiirin duraklı olması gibi bir zorunluluk yoktur.

Şiirler ölçüye göre genellikle şu şekilde duraklara ayrılır: 4+3 (7’li), 4+4 (8’li), 5+3 (8’li); 4+4+3 (11’li), 6+5 (11’li); 7+7 (14’lü).

Örnek:

Boşa aranırdım, / boşa dalardım
Açıldım engine / kıyına vardım
Canım pahasına / inci çıkardım
Bir sağlam ipliğe / dizemiyorum.
Yandaki dörtlük 6 + 5 (11’li) durakla yazılmıştır.

B. Aruz Ölçüsü

Dizelerdeki hecelerin açık (kısa) ve kapalı (uzun) olmasına dayanan ölçü türüdür. Ünlü ile biten heceler, açık olup (.) ile gösterilir. Ünsüzle veya uzun ünlüyle biten heceler ise kapalı (-) ile gösterilir. Son hece daima kapalı kabul edilir.

Arap edebiyatına özgü olan bu ölçü, İslamiyet’in kabulünden sonra Türk edebiyatında da kullanılmıştır.

C. Serbest Ölçü

Dizelerde herhangi bir ölçü türünün kullanılmamasıdır. Böyle şiirlerde ahenk; vurgu, tonlama, aliterasyon ve asonans gibi unsurlarla sağlanır.

Örnek

BEDAVA
“Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekânlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedavaya yaşıyoruz, bedava.”
Orhan Veli Kanık, Bütün Şiirleri, ed.: Onca Tapınç Uğurlu

2.Redif

Dize sonlarında tekrarlanan, aynı harflerden oluşan, aynı görev ve anlamdaki ekleri kelimeler ve kelime gruplarıdır.

Akıncılar yollar açar,
Altınordu iller açar
Kızanlık’ta güller açar,
Balkanlara çıktığım yaz..
Yandaki şiirde “-ler” ekleri ek hâlinde redif, “açar” kelimeleri kelime hâlinde rediftir.

3.Kafiye (Uyak)

Şiirde iki veya daha fazla dize arasındaki farklı anlam ve görevdeki seslerin, kelimelerin benzerliğidir. Kafiye genellikle dize sonlarında ve kelimelerin köklerinde aranır. Yarım kafiye, tam kafiye, zengin kafiye ve cinaslı kafiye olmak üzere dörde ayrılır.

a. Yarım Kafiye

Tek ses benzerliğine dayanan kafiyedir.

Örnek:

Bir yaz günü, odamda kaparken bavulumu,
Çekerek koltuğumun parmakları kolumu
Her zamanki sesiyle bana: “Otur” diyecek.
Yandaki dizelerde “bavulumu” ile “kolumu” kelimelerinin kökündeki “l” sesleriyle yarım kafiye yapılmıştır.

b. Tam Kafiye

İki ses benzerliğine dayanan kafiyedir.

Örnek

“Artık bahtın açıktır, uzun etme arkad
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne sav
: tam kafiye

c. Zengin Kafiye

İkiden çok ses benzerliğine dayanan kafiyedir.

Örnek

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fe
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şühe
Cânı, canânı bütün varımı alsın da Hu
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cü
Uzun ünlüler iki ses değerinde olduğu için bu dörtlükteki “-dâ”lar zengin kafiyedir

Dize sonundaki bir kelimenin başka bir dize sonundaki bir kelime içinde yer almasına tunç kafiye denir. Tunç kafiye, zengin kafiyenin bir çeşididir.

Örnek

“Bursa’da eski bir cami avlusu
Mermer şadırvanda şakırdayan su
Su” sözcüğü “avlusu” sözcüğünün içinde geçmiştir.

d. Cinaslı Kafiye

Sesteş kelimelerle yapılan kafiye çeşididir.

Örnek

Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.
Bu dizelerin son kelimeleri arasında ses bakımından benzerlik, anlam bakımından ayrım vardır.

Kafiye Düzeni

Kafiyelerin diziliş özelliğine kafiye düzeni (kafiye şeması, kafiye örgüsü) denir. Kafiye düzeni belirlenirken birbiriyle kafiyeli dizeler aynı sesle gösterilir. Beş çeşit kafiye düzeni vardır.

1.Düz: Kafiyenin dizelerde art arda sıralanmasıyla oluşur. “aaaa, aaab, aabb” şeklinde gösterilir.
…………….. a
…………….. a
…………….. a
…………….. a (b)
Örnek:
“Düşünüp boş yere eskitme kafa, a
“Senin aklın ermez iğneli lafa. a
“Ölmeden dünyaya ikinci defa a
“Gelmememiz kötü şeydir Emmoğlu.” b
4.Mâni Tipi: dörtlükte yer alan bir, iki ve dördüncü dizenin kendi aralarında kafiyeli olup kalan üçüncü dizenin ise serbest uyaklı olmasıdır. 
…………….. a
…………….. a
…………….. b
…………….. a
Örnek:
Yalana hep kanmışım a 
Sözlere hep kanmışım a
Artık sevgiden de x
Bıkmış ve usanmışım a
2.Çapraz: Bir dörtlükte birinci dize ile üçüncü dizenin, ikinci dize ile dördüncü dizenin kafiyeli olmasıdır. “abab” şeklinde gösterilir.
…………….. a
…………….. b
…………….. a
…………….. b
Örnek:
“Gümüş bir dumanla kapandı her yer, a
Yer ve gök bu akşam yayla dumanı; b
Sürüler, çemenler, sarı çiçekler a
Beyaz kar, yeşil çam yayla dumanı!” b
5.Sarma (Sarmal): Bir dörtlükte birinci ile dördüncü ve ikinci ile üçüncü dizenin kafiyeli olmasına denir. “abba” şeklinde gösterilir.
…………….. a
…………….. b
…………….. b
…………….. a
Örnek:
“Dumanlarla örtülen bir deniz gibi a
“Canlanıyor en hazin dalgalar bende b
“Bekliyoruz yuvanı şimdi bahçende b
“Ben kimsesiz, ağaçlar kimsesiz gibi.” a
3.Örüşük: Üç dizeli bentlerden oluşur. “aba, bcb, cdc” şeklindeki kafiye örgüsüne denir.
…………….. a
…………….. b
…………….. a
…………….. b
…………….. c
…………….. b
…………….. c
KAVAL
Bir dereden kopardım
Bu incecik kamışı
Ve bir bıçakla yardım
Pek solgunsa da dışı
Sesinde gizli, berrak
Pınarların akışı:
Dinle, ne şakrıyor, bak!
Ali Mümtaz Arolat

4.Asonans

Dizelerde aynı ünlülerin ahenk sağlayacak şekilde tekrarlanmasıdır.

Örnek

“Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?” dizesinde “a” ünlüsünün sık tekrarlanmasıyla asonans yapılmıştır.

5.Aliterasyon

Dizelerde aynı ünsüzlerin ahenk sağlayacak şekilde tekrarlanmasıdır.

Sokaktayım kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.”

“k” ve “s” sesleri sık tekrarlanmasıyla aliterasyon yapılmıştır..

6.Nakarat

Üçlük, dörtlük gibi şiiri oluşturan bölümlerin her birinin sonunda aynen tekrarlanan dizelerdir.

Örnek

ÇOCUK
Böyle çıtır pıtır
Çıtırdamazdı ocaklar
Sen olmasan
Mırıl mırıl
Ninni bilmezdi dudaklar
Sen olmasan
Neye yarardı oyuncaklar
Sen olmasan
Ve soğurdu, yavrum, kucaklar
Sen olmasan
Arif Nihat Asya

7.Kelime ve Kelime Gruplarının Tekrarı

Bazı şiirlerde kelime ve kelime gruplarının tekrarı sayesinde ahenk sağlanır.

Örnek

Parça parça yarılmış öküz ardında,
Parmağı üç pare, tırnağı ak değil.
Utanır elin ayağın,
Korkarsın yakından görsen,
Eli el değil, ayağı ayak değil.

8.Ses Akışı

Şiirin, içeriğini yansıtacak biçimde okunmasıdır. Başka bir deyişle şiiri okuyan kişinin, şiiri konusuna ve temasına uygun bir tonlama ve sesle okumasıdır. Şiiri okuyan kişinin duygusal bir şiir okuyorsa duygusal bir ses tonuyla, kahramanlık şiiri okuyorsa daha sert bir tonla okuması ses akışına örnek verilebilir.

Manzume ve Şiir Ayrımı

Manzume: Ölçülü, uyaklı dizelerle yazılan metinlerdir. Sanatsal olmayan her konu yazılabilir: Nasihat edilebilir, tarihi bir olay anlatılabilir, yemek tarifi vb. yapılabilir.

Edebiyatta nazım ve nesir (düzyazı) olmak üzere iki çeşit anlatım yolu vardır. Nazım, ölçü ve durak bakımından birbirine denk ve kendi başına bir bütün olan uyaklı söz dizisidir. Nazımla yazılmış eserlere ise manzum eser denir. Bu eserlerin kısa olanlarına da manzume adı verilir.

Okuyucuda farklı duygular uyandıran, farklı imge, söyleyiş ve ahenk unsurlarına sahip metinlere şiir denmektedir. Her manzum yazı, şiir değildir. Manzumelerde bir olay örgüsü vardır. Bu bakımdan manzumeler tür olarak hikâyeye daha yakındır. Oysa şiirlerde olay örgüsü yoktur.

  • Manzumede anlatılanlar düzyazıyla ifade edilebilirken şiirde anlatılanlar düzyazıyla ifade edildiğinde sanat değeri kaybolur.
  • Manzumede sözcükler genellikle gerçek anlamlarıyla kullanılırken şiirde çoğunlukla mecazlı bir söyleyiş, imgeleme ve çok anlamlılık vardır.
  • Şiirin mutlaka ölçülü, kafiyeli olması gerekmediği gibi dizeler hâlinde, ölçülü, kafiyeli yazılmış her metin de şiir değildir.
  • Şiirler sanatsal, manzumeler genellikle didaktik metinlerdir.

Konularına Göre Şiir Türleri

Lirik Şiir:

Aşk, tabiat, özlem, gurbet, vatan, din, ölüm gibi konularda duyguların dile getirildiği, coşkulu bir anlatımın kullanıldığı şiirlerdir. Adını Eski Yunan’da şairlerin şiirlerini söylerken kullandıkları “lir” adı verilen müzik aletinden almıştır. Türk edebiyatında koşma, semai, varsağı, ağıt, mersiye, ilahi, münacat gibi nazım şekilleri ve türleri lirik şiire örnektir.

Örnek:
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım.
Yâr yâr
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var.

Epik Şiir:

Savaş ve kahramanlık konularını coşkulu bir anlatımla işleyen şiirlerdir. “Epik” kelimesi Yunanca destan anlamına gelen “epope” kelimesinden gelir. Epik şiirin ilk örnekleri destanlardır. Halk edebiyatında koçaklama, destan, varsağı gibi nazım biçimleri ve türleri epik özellikler göstermektedir.

Örnek:

Atlarımız aldan, kırdan, yağızdan,
Akıncılar kopmuş, gelmiş Oğuz’dan…
Küçüklü büyüklü hep bir ağızdan,
Evrence söylenir türkümüz bizim.

Satirik Şiir:

Kişilerin ve toplumun aksayan yönlerini eleştirel şekilde ele alan şiirlerdir. Bu şiirlerde kişi, olay ya da durumlar; iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir.

Satirik şiire halk edebiyatında taşlama, divan edebiyatında hicviye, Batı etkisindeki Türk edebiyatında ise yergi denir.

Örnek:

Dost düşman önümde yürür
Bilmedim asıl dostu
Dostların canıma kastı
Beni dostlarım öldürür.

Didaktik Şiir:

Bir düşünceyi aktarmak veya belli bir konuda öğüt, bilgi, ders vermek amacıyla öğretici nitelikte yazılan şiir türüdür. Yunanca öğretici anlamına gelen “didaktios” kelimesine dayanmaktadır.

Didaktik şiirde genelde dinî, ahlaki, felsefi, sosyal konular işlenir. Manzum hikâyeler, fabllar didaktik şiir özelliği gösterir.

Örnek:

Gönülce düş bir yola,
Bir gönülce kapı aç!
Sen sen ol, verme mola,
Senden kurtul, sana kaç!

Pastoral Şiir:

Tabiat güzelliklerini, kır ve çoban hayatını anlatan şiir türüdür. Pastoral kelimesi Latince “çobanlara ilişkin” anlamına gelen “pastoralis” kelimesine dayanmaktadır. Pastoral şiir; süsten uzak, sade bir dille yazılır.

Örnek:

İlkbaharı geldi Anadolu’nun,
Silifke’de çiçek açtı nar şimdi.
Her tarafı yeşillendi Bolu’nun,
Sultandağı benek benek kar şimdi.

İmge

Bir sözün gerçek anlamı dışında çağrışım değeri kazandırarak kullanılmasına imge denir. Sanatçı imge oluştururken izlenimlerinden hareketle gerçeği yeniden yorumlar. Duygu ve düşüncelerini ifade etmek için kendine özgü bir dil oluşturur.

Bir varlığı, kavramı, durumu daha canlı ve duygulu anlatmak için onu başka varlık, kavram ya da durumların çizgileri ve şekilleri içinde tasarlayıştır. Edebî sanatlar, mecazlar, abartmalar şairin hayal dünyasını somutlaştırmasında ona yardımcı olur.

Mazmun: Belli bir kavramı anlatan, onu düşündürüp çağrıştıran kalıplaşmış söz ve benzetmelere denir. Gül deyince sevgili, bülbül deyince aşığın anlaşılması gibi.

Edebi Sanatlar

Şairler, ifadeyi zenginleştirmek ve az sözle çok şeyi ifade etmek için söz sanatlarına başvurur. Söz sanatlarından bazıları şunlardır: teşbih (benzetme), teşhis (kişileştirme), istiare (eğretileme), mecazımürsel (ad aktarması), intak (konuşturma), tenasüp (uygunluk).

1-Teşbih (Benzetme)

Aralarında bir ya da birden fazla benzerlik bulunan iki şeyin birini diğerine benzetmektir. Zayıf olan güçlü olana benzetilir.

Teşbihin dört ögesi vardır:

Benzeyen: Özellikçe zayıf olan.

Kendisine benzetilen: Özellikçe güçlü olan.

Benzetme yönü: benzetilen özellik.

Benzetme edatı: Gibi, kadar, sanki vb. kelimelerdir.

“Benzeyen” ve “kendisine benzetilen” asıl ögelerdir. “Benzetme yönü” ve “benzetme edatı” yardımcı ögelerdir. Yardımcı ögeler olmadan da benzetme yapılabilir.

Örnek:

“Yâr, yâr
Seni kara saplı bıçak gibi sineme sapladılar.”
Benzeyen: Seni
Kendisine benzetilen: Kara saplı bıçak
Benzetme yönü: Sapladılar
Benzetme edatı: Gibi
“Gül hasretinle yollara dutsun kulağını
Nergis gibi kıyamete dek çeksin intizar”
Benzeyen: Gül
Kendisine benzetilen: Nergis
Benzetme yönü: İntizar çekmek
Benzetme edatı: Gibi
“Köyler, ufka dizilen tozlanmış birer resim;
Yollar, köyleri saran eskimiş çerçeveler..”
Benzeyen: köyler, yollar
Kendisine benzetilen: resim çerçeveler
Benzetme yönü: tozlanmak, sarmak

Teşbihibeliğ (Yalın Teşbih)/Güzel Benzetme: Benzeyen ve kendisine benzetilenle yapılan benzetmedir.

Örnek:

Türk askeri arslandır.Benzeyen: Türk askeri
Kendisine benzetilen: arslandır
“Sırma kakül sîm gerden zülf tel tel ince bel
Gül yanaklı gülgülî kerrakeli mor hareli”
Benzeyen: kakül; gerdan; yanaklı
Kendisine benzetilen: sırma; sîm; gül
Benzetme yönü ve benzetme edatı kullanılmamıştır.

2-İstiare (Eğretileme)

Benzetmenin asıl unsurları olan benzeyen ya da kendisine benzetilenin yalnız birinin kullanılmasıyla yapılan benzetmedir. Bir sözün benzetme amacıyla başka bir sözün yerine kullanılmasıdır.

Örnek:

“Akıyor nûr gördüğüm dereden”
(Gerçekte, dereden akan nur değil sudur. Burada nûr, suya benzetilmiştir.)
Benzeyen: su yok
Kendisine benzetilen: nûr
“Dağlar dalgalanmakta, bayrak değil.”
Burada dağlar dalgalanma yönüyle deniz dalgalarına benzetilmiş. Ancak benzeyen “dağlar” kullanılmış, kendisine benzetilen (dalgalar) kullanılmamıştır.
Benzeyen:dağlar
Kendisine benzetilen: dalgalar yok

3-Mecazımürsel (Ad Aktarması)

Bir sözün benzetme amacı gütmeden başka bir sözün yerine kullanılmasıdır. Mecazımürselde parça-bütün, iç-dış, neden-sonuç, özel-genel, eser-sanatçı, yer-insan, soyut-somut, yön-uygarlık, araç-kullanıcı gibi anlam bağları bulunur.

“Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,
Mevsimler soğumuş, sular azalmış,
Buğday, Selçuklulardan kalan başak değil.”
“cihan” sözü ile Anadolu kastedilmiştir (parça-bütün ilişkisi).
“Rastlamıştım duvarda bir şâir arkadaşa”“Şâir” sözüyle şiir kastedilmiştir (eser-sanatçı ilişkisi).
“Nedir üç dört alın? Bir yurdun alnından boşansın ter.”“Yurt” sözüyle kastedilen yurttaki insanlardır (yer-insan ilişkisi).
“Deniz güzel… geceler, çeşmeler serin …”“Çeşmeler” sözüyle su kastedilmiştir (iç-dış ilişkisi).
“Bereket yağar tarlalara nisanda”“Bereket” sözüyle yağmur kastedilmiştir (neden-sonuç ilişkisi).

4-Teşhis (Kişileştirme)

İnsan dışındaki canlı varlıkları veya eşyayı; duyan, düşünen, hareket eden insan kişiliğinde göstermek, ona kişilik vermek sanatıdır. Kişileştirmenin bulunduğu her yerde istiare vardır.

“Gül hasretinle yollara tutsun kulağını
Nergis gibi kıyâmete dek çeksin intizâr”
Beyitte gül hasret, nergis intizar çekmektedir. Yani sürekli beklemektedir. Burada gül ve nergis insana ait özellikleri yaptığı için teşhis sanatı vardır.

5-Tenasüp (Uygunluk)

Anlamca birbiriyle ilgili kelimelerin bir arada kullanılmasıdır.

“Yersin, içersin sofrasından, üç yüz senedir,
Kuvvetlisin ama kuvvet hak değil.
Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,”
“Yemek, içmek, sofra” anlamca birbiriyle ilgili kelimelerdir.

6-Tezat (Karşıtlık)

Birbirine zıt duygu, düşünce, hayal ve durumları ifade eden kavramları bir arada kullanmadır.

“Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?”
Dost ve düşman karşıt kavramlar olup tezat sanatı yapılmıştır.

7-Telmih (Hatırlatma)

Genel olarak herkes tarafından bilinen bir olaya veya kişiye gönderme yaparak o olayı veya kişiyi hatırlatmadır.

“Gökyüzünde İsâ ile,
Tur dağında Musâ ile,
Elindeki asâ ile,
Çağırayım Mevlam seni.”
Hz. İsa’nın göğe çıktığı inancına, Hz. Musa’nın Tur Dağı’nda Tanrı ile konuşması hadisesine ve Hz. Musa’nın yere atınca yılan olan asasıyla gösterdiği mucizelere telmih vardır.

8-Hüsnütalil (Güzel Nedene Bağlama)

Söze güzellik kazandırmak amacıyla, herhangi bir olayı asıl sebebi dışında gerçek olmayan bir sebepten dolayı meydana geliyormuş gibi göstermektir.

“O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
Meh-tâbı hasta mı, solgun mu bilmem?”
Çayın ağır akışı, gerçek nedeninin dışında bir nedene (yorgun oluşuna) bağlanmıştır.

9-Tecahüliarif (Bilmezden Gelme)

Bilinen bir gerçeği bir nükteye bağlı olarak bilmiyormuş gibi göstermektir.

“Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?”
Şair, şakaklarındaki akların kar olmadığını; yaşlanmış, çizgili yüzün kendisine ait olduğunu bildiği hâlde bilmezlikten gelmektedir.

10-Kinaye (Değinmece)

Bir sözcüğü gerçek anlamı de kastedilmiş olması mümkün olmakla birlikte, gerçek anlamı dışında kullanmaktır. Kinayeli kullanılan sözün gerçek ve mecaz olmak üzere iki anlamı vardır. Sözün gerçek anlamını anarken mecaz anlamını kastetme sanatıdır. Açıkça söylenmesi uygun olmayan duyguları ifade etmeye yarar.

Ayağı yer mi basar zülfüne berdâr olanın
Zevk ü şevk ile verir cân u seri döne döne”
Kalın yazılmış ifadede;
Gerçek anlam: asılan kişinin ayağı yere basmaz.
Mecaz anlam: kavuşan aşıkların sevinçten ayaklarının yere basmayacağı (kastedilen anlam)
Yıldız vermeyi unutmayın 😉
[Total: 1 Average: 5]
Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.