TÜRKÇENİN TARİHİ SEYRİ
Türk Cumhuriyeti içinde konuşma ve yazı dili olarak kullanılır. Türkçenin tarihi seyri, Türk dili sınıflamasında Batı Türkçesi’nin güneybatı lehçeleri veya Oğuz-Türkmen lehçeleri grubuna girer.
İçindekiler
TÜRKÇENİN TARİHİ SEYRİ
ESKİ TÜRKÇE
Türk yazı dili bu dönemde karşımıza çıkar. Eski Türkçe, Türk dilinin yazıya geçirildiği Köktürkçe, Uygurca ve Karahanlı yazı dillerini (VII-XIII. yy) kapsar. Birçok kaynakta Eski Türkçe dönemi Kök Türkçe – Uygurce – Karahanlı Türkçesi olarak üş aşamada gösterilir.
Türkler bu zaman içinde birbirlerinden ayrı bölgelerde yeni kültür merkezleri meydana getirmelerine rağmen hep bu dile bağlı kalmışlardır. Kök Türklerden sonra gelen Uygurlar ve Karahanlılar döneminden itibaren farklı dinler ve alfabeler kullanmışlardır. Kök Türklerin bıraktığı Orhun Kitabeleri de denen Kök Türk Yazıtları Uygurlardan kalan dinî ve hukukî metinler, Karahanlılar devrinde yazılan ve İslami Türk edebiyatının başlangıcını meydana getiren Kutadgu Bilig, Divân-ı Lugati’t Türk ve Atabetü’l Hakayık gibi eserler Eski Türkçe ile yazılmıştır.
NOT: Türkler tarih boyunca Kök Türk, Uygur, Arap, Kiril ve Latin alfabelerini kullanmışlardır. Türklerin yazıya geçmeden önceki dönemle ilgili bilgilere sözlü edebiyat ürünlerinden ulaşılır. Sözlü Edebiyat Dönemi’nde yabancı etkilerden uzak bir Türkçe vardır.
KUZEY–DOĞU TÜRKÇESİ VE BATI TÜRKÇESİ
Türkçe doğuda bir koldan ilerlerken batıda da diğer koldan ilerler. Eski Türkçe’den sonra gelen Orta Türkçe döneminde yeni Türk dilleri oluşmaya başlar. Eski Tükçe’den pek farklı olmayıp kendi içinde farklılıklar barındırır. Bu devirde Türkler batıda Anadolu’ya kuzeyde Karadeniz’in kuzeyi ile batı kısmına kadar yayılır. Kuzey-doğu Türkçesi XIII. yüzyıl ile XIV. yüzyıllarda Eski Türkçenin devamı olarak Hazar Denizi’nin kuzeyinde ve Orta Asya’da kullanılır. Doğuda Harezm Türkçesi, Kıpçak Türkçesi Ve Çağatay Türkçesi olarak ilerler.
BATI TÜRKÇESİ
Türkiye Türkçesi tarihi dönemleri ve bu dönemleri birbirinden ayırma özellikleri bakımından üç devreye ayrılır:
- 1- Eski Anadolu Türkçesi (Anadolu ve Rumeli) – 13.yy – 15.yy
- 2-Osmanlı Türkçesi – 16.yy – 19.yy
- 3-Türkiye Türkçesi
Eski Anadolu Türkçesi:
*Anadolu Selçuklu Devleti’nin kuruluşundan ve Anadolu’nun Türkleşmesinden sonra Oğuzca temelinde kurulup gelişen ve 13.yy’dan 15.yy’a ortalarına kadar süregelen yazı dilidir.
*Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve ilk Osmanlı bu devre girmektedir.
*Oğuzlar, bugünkü Türkiye, Rumeli, Azerbaycan, Gagavuz, Türkmenistan, İran, Irak, Suriye Türklerinin atalarıdır.
*Horasan’a gelip 1040 Dandanakan Savaşı’nda Gazneli Mahmut’u yenerek Büyük Selçuklu Devleti’ni kurdular.
*Oğuzca kendi dil özelliklerine dayanarak Anadolu’da yazı dili haline gelmiştir.
Osmanlı Türkçesi:
Türk yazı dilinin 16.yy’dan 20.yy başına, Milli edebiyat dönemine kadar süregelen devresine verilen ad.
Türkiye Türkçesi:
Dar anlamıyla; bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde konuşma ve yazı dili olarak kullanılan Türkçeye verilen ad. Osmanlıca adının tarihe karışmasından sonra Batılı bilginlerce Türkiye Türkçesi için Türkiyece, Cumhuriyet Türkçesi ve Yeni Türkçe adları da kullanılmıştır. Ancak bunlar içinde benimsenmiş ve yerleşmiş olanı Türkiye Türkçesi’dir.
Dil konusu tarihi ve sosyal gerçeklere uygun, sistemli, bilimsel bir konu halinde ele alınıp yürütülmesindeki başarıyı Yeni Lisan hareketine borçludur. Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi genç yazarların öncülüğünde 1911’de Selanik’te çıkmaya başlayan Genç Kalemler dergisi ilk defa Milli edebiyat söylemini ortaya atarak böyle bir edebiyat yaratmayı üstlenmişlerdir. Milli bir edebiyatın milli bir dille yaratılabilir görüşünden hareketle Yeni Lisan davasının gerçekleşmesi şu esaslara bağlanmıştır:
- a) Dildeki Arapça ve Farsça’ya ait gramer kurallarının kullanılmaması ve bu kurallarla yapılan tamlamaların -bazı istisnalar hariç- kaldırılması.
- b) Dile girmiş Arapça ve Farsça kelimelerle kurulacak yeni isim ve sıfat tamlamalarında Türkçe’nin kurallarının işletilmesi.
- c) Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçede söylendikleri gibi yazılmaları.
- d) Diğer Türk lehçelerinden kelime alınmaması.
- e) Amacı: Yazı dili ile konuşma dili arasındaki farkın kapatılması ve İstanbul konuşmasına bağlı, canlı bir yazı dilinin oluşturulması. Bu yollardan yürünerek dil ve edebiyat Doğu ve Batı taklitçiliğinden kurtarılarak yaratıcı, milli bir edebiyat oluşturulması. 1928’de Latin alfabesinin kabulu, 1932’de Atatürk’ün Dil Devrimi’ni başlatmasıyla Türkiye Türkçesi dilin milli şahsiyetini ve tarihi zenginliğini ortaya koyacak yeni bir araştırma ve geliştirme kanununa bağlanmıştır. Bu program gereği Türkçede eğreti kalmış, dilin yapı ve işleyişine ter düşen pek çok yabancı kelime tamlama ve kavram dilden atılarak yerlerine Türkçe şekil ve karşılıklar getirilmiştir.( Z. Korkmaz, T. T. Türk Dili Üzerine Araştırmalar I, TDK, Ankara 1995).