10. SINIF TİYATRO ÜNİTESİ

10. Sınıf Tiyatro ünitesidir. İçinde Geleneksel Türk Tiyatrosu, Karagöz, Orta Oyunu ve Modern Tiyatro konuları vardır.

10. SINIF TİYATRO ÜNİTESİ
A+
A-
27.09.2023
4.317

10. SINIF TİYATRO ÜNİTESİ

Tiyatro eğlencelidir fakat eğlencelerin en faydalısıdır.Namık Kemal

Geleneksel Türk Tiyatrosu

✔️Geleneksel Türk tiyatrosu, sözlü halk geleneğinin ürünlerindendir. Bu gelenekte verilen eserler, anonim olup doğaçlama oynanır. Bu tip oyunlarda güldürü, şive taklitleri, yanlış anlaşılmalara dayanan mizahi ögeler kullanılır.

✔️Müzik, oyunlarda fazla bir yere sahip değildir.

✔️Modern tiyatroda önemli bir yere sahip olan dekor, sahne, kostüm, ışık gibi unsurlar geleneksel Türk tiyatrosunda yok denecek kadar azdır.

✔️ Geleneksel Türk tiyatrosunun ürünleri arasında meddah, orta oyunu, kukla, köy seyirlik oyunları ve Karagöz yer alır.

✔️ Şarkı, dans ve söz oyunlarına dayanır.

✔️ Doğaçlama oynandığı için yazılı bir metni yoktur.

✔️ Genellikle sahnesiz oynanır.

Karagöz Oyunu

Doğu ülkelerine özgü bir sanat anlayışı olan Karagöz’ün, Türk toplumunda ne zaman kullanılmaya başladığı ile ilgili değişik rivayetler anlatılır. Bu rivayetler içerisinde en çok bilineni şudur:
“Sultan Orhan zamanında Bursa’da bir cami yapımında Karagöz demirci, Hacivat da duvarcı olarak çalışıyormuş. İkisi arasında sürüp giden nükteli konuşmaları dinlemek isteyen işçiler, işlerini güçlerini bırakıp onların çevresinde toplanır, bu yüzden de yapım işi ilerlemezmiş. Bunu öğrenen Sultan Orhan, Karagöz’le Hacivat’ı öldürtmüş. Ancak bu olaydan sonra vicdan azabı çekmeye başlamış. Padişahın acısını hafifletmek isteyen Şeyh Küşteri, bir perde kurdurmuş, Hacivat’la Karagöz’ün deriden yapılmış tasvirlerini perde arkasında oynatıp onların şakalarını tekrarlayarak padişahı avutmuş.“

✔️ Karagöz, bir gölge oyunudur.

✔️ Karagöz oyunu, deriden kesilen ve tasvir olarak adlandırılan bazı şekillerin (insan, hayvan, eşya vb.) arkadan bir ışık verilerek beyaz bir perde üzerine yansıtılması temeline dayanır.

✔️ Hayalî adı verilen kişiler tarafından Küşteri Meydanı diye anılan bir perdede oynatılır.

✔️ Perdenin Küşteri Meydanı olarak adlandırılmasının nedeni, Karagöz oyununun kurucusu ve Karagözcülerin “pîr”inin Şeyh Küşteri olmasıdır.

✔️ Tanınmış karagözcüler arasında Hayalî Kör Hasan-zâde Mehmet Çelebi, Nazif Bey, Hayalî Memduh, Hayalî Küçük Ali gibi isimler sayılabilir.

✔️ Karagöz oyununun yazılı bir metni yoktur. Yani oyun, doğaçlama oynanır.

✔️ Karagöz oyunları, Ramazan ayında kahvehanelerde; evlenme, sünnet, doğum gibi törenler dolayısıyla ev, saray ve konaklarda düzenlenen şenliklerde oynatılmıştır.

✔️ Karagöz oyunlarının en tanınmışları arasında Kanlı Nigâr, Ağalık, Abdal Bekçi, Ters Evlenme, Bursalı Leyla, Balık/Balıkçılar sayılabilir.

✔️ Oyunların temelde iki kahramanı vardır. Bunlardan birisi; okumamış, halk diliyle konuşan, içi dışı bir, öğrenim görmüş kişilerin söylediği sözleri anlamayan, duyduklarına ters anlamlar yükleyen Karagöz tipidir. Diğeri ise öğrenim görmüş, medrese diliyle konuşan, bilimden az çok anlayan, görgü kurallarına uyan Hacivat’tır.

Karagöz oyununun diğer kişileri şunlardır:

Yardak: Oyunda tef çalan, taklitlerin şarkılarını söyleyen, tasvirleri hayalîye veren yardımcıdır.

Çelebi: Malı mülkü olan zengin, mirasyedi bir tiptir.

Zenne: Orta oyununda veya Karagöz’de kadın rolüne çıkan erkek oyuncu.

Tiryaki: Konuşmaların en önemli yerinde uyuklamaya başlayan tiptir.

Beberuhi: Altıkolaç lakabıyla anılan, cüce, yaygaracı bir tiptir.

Bu kişilerin yanı sıra Tuzsuz Deli Bekir, Zeybek (Efe), Külhanbeyi, Türk, Yahudi gibi tipler de oyunda yer alır.

Karagöz oyunu dört bölümden oluşur:

Giriş (Mukaddime): Hacivat müzik eşliğinde bir semai okuyarak perdeye girer; “Of, hay Hak” diyerek perde gazelini söyler, dua ederek Karagöz’ü çağırır. Karagöz, Hacivat’ın çıkardığı gürültüye kızar, perdeye gelir, kavga ederler.

Muhavere (Karşılıklı Konuşma): Asıl oyundan bağımsız bir bölümdür. Hacivat ile Karagöz arasında geçen bir konuşmadır. Hacivat’ın “Vay Karagöz’üm, benim iki gözüm merhaba.” sözü ile başlayıp parçanın sonuna kadar devam eden kısımdır.

Fasıl (Oyun): Asıl oyunun yer aldığı bu bölümde konuya uygun olarak çeşitli tipler perdeye gelir. Bunlar kendi ağız özellikleriyle taklitler yaparak konuşur. Olaylar bir yerde düğümlenir kabadayı vb. bir tipin perdeye gelmesiyle düğüm çözülür.

Bitiş: Karagöz ile Hacivat’ın arasındaki konuşma kavga ile son bulur. Hacivat: “Yıktın perdeyi eyledin virân. Varayım sahibine haber vereyim hemân.” diyerek perdeyi terk eder. Karagöz de “Her ne kadar sürçülisan ettikse affola.” diyerek oyunu bitirir.

Ortaoyunu

Orta oyunu; dört bir yanı seyircilerle dolu bir meydanın ortasında, belli bir konu çerçevesinde, herhangi bir yazılı metne bağlı kalmadan, doğaçlama olarak oynanan geleneksel seyirlik bir oyundur.

✔️ Orta oyunu müzik, dans, şarkı, taklit ve konuşmalardan oluşan bir bütündür.

✔️ Orta oyunu için Karagöz ve Hacivat’ın perdeden ortaya inmiş canlanmış hâli denir.

✔️ Oyunların iki başkişisi Kavuklu ile Pişekâr’dır.

✔️ Pişekâr, Karagöz oyunundaki Hacivat’a; Kavuklu ise Karagöz’e benzer.

✔️ Kavuklu, oyunun asıl komiğidir. Dobra ve patavatsızdır. Yalan dolanla işi olmaz. Gördüğü her şeyi ağzına geldiği gibi söyler. Kaba biri olduğundan diğer oyuncu tipleri ile tartışıp kavga edebilir.

✔️ Pişekâr, herkesin huyuna göre konuşmasını, yüze gülmesini bilen içten pazarlıklı, ara bulucu, usulünce kavgaları yatıştıran, dargınları buluşturan, ölçülü, ağırbaşlı, her kalıba girebilen, işine gelince dilini tutmasını bilen, esnek bir kişiliğe sahip biridir.

✔️ Diğer oyuncuları Zenne, Yahudi, Acem, Kürt, Rumelili, Arnavut, Ermeni, Kayserili, Frenk, Çelebi, Muhacir şeklinde sıralanabilir.

✔️ Geçmiş Zaman Olur ki, Kavuk, Mandıra, Ağalık, Berber, Fotoğrafçı gibi birçok oyunu vardır.

✔️ Oyunda gülmece; söz oyunlarına, hazırcevaplılığa, yanlış anlaşılmaya dayanan konuşmalara ve oyunun öbür tiplerinin ağız taklitlerine dayanır.

✔️ Oyunda belli tipler, belli giysiler giyerler.

✔️ Orta oyunu, sahne olarak kabul edilen ve etrafı seyircilerle çevrilmiş açık bir alanda oynanır.

Palanga: Oyunun oynandığı alana verilen addır.

✔️ Seyircilerle oyun yeri, ip gerilmiş kazıklarla ayrılır. Oyunda dekor denilebilecek başlıca iki nesne vardır: Birincisi ev olarak kullanılan yeni dünya adı verilen paravan, ikincisi işyeri olarak kullanılan ve dükkân adı verilen iskemledir. Oyunların birçoğunda, evin de dükkânın da oyunun akışında önemli işlevleri vardır.

✔️ Orta oyunu, çalgılı (zurna, çifte-nara vb.) ve kadrosu geniş bir oyundur. Çalgı, sadece sahneye giren oyuncuları haber verme sırasında kullanılır. Çalgıcılar seyircilerin tam önünde yer alır.

Sandık Odası/ Pusat Odası: Oyuncuların kostümlerinin bulunduğu ve giyinip soyundukları yer.

Kapı: Oyuncuların meydana girip çıktıkları kapı.

Dükkan: Kavuklu’nun dükkan olarak kullandığı cm yüksekliğinde iki kanatlı bir paravan.

Meydan: Oyuncuların oynadığı alan.

Yeni dünya: Oyuna göre ev, hamam gibi mekanlar olarak kullanılan tahtadan yapılmış paravan.

Mevki: Erkek seyircilerin oturduğu bölüm.

Kafes: Kadın seyircilerin oturduğu bölüm.

Parmaklık: Genellikle 1,5 m yüksekliğinde kazıklara çekilen iplerle oluşturulan seyirci ile oyun meydanını birbirinden ayıran bölüm.

Orta oyunu, dört bölümlerden oluşmaktadır.

Mukaddime (Giriş): Zurnacı, Pişekâr havası çalar. Pişekâr çıkar ve izleyiciyi selamladıktan sonra zurnacıyla konuşur. Bu konuşmada, oynanacak oyunun adı bildirilir. Daha sonra zurnacı Kavuklu havasını çalar. Kavuklu ile Kavuklu arkası oyun alanına girer.

Muhavere (Söyleşme): Bu bölüm Kavuklu ile Pişekâr’ın birbirleriyle tanıdık çıktıkları tanışma konuşmasıyla başlar. Kavuklu ile Pişekâr’ın birbirinin sözlerini ters anlamaları bir gülmece oluşturur ki buna arzbar denir. Arzbardan sonra tekerleme başlar. Tekerlemede Kavuklu, başından geçen olağan dışı bir olayı Pişekâr’a anlatır. Pişekâr da bunu gerçekmiş gibi dinler, sonunda bunun düş olduğu anlaşılır.

Fasıl (Oyun): Oyunun asıl bölümü, belli bir olayın canlandırıldığı fasıl bölümüdür. Orta oyununun fasılları genellikle iki paralel olay dizisinde gelişir. Dükkân dekorunda gelişen olaylarda genellikle Kavuklu bir iş arar. Pişekâr’ın ona iş bulmasıyla olaylar gelişir. Dükkâna gelip giden çeşitli müşterilerle ilgili oyunlar da vardır. İkinci olaylar dizisi yeni dünya denilen ev dekorunda geçer. Zenne takımının, Pişekâr aracılığıyla ev araması ve bir eve yerleşmesi biçiminde olaylar gelişir.

Bitiş: Oyunun son bölümüdür. Pişekâr, Kavuklu ile son bir konuşma yapar. Sonraki oyunun nerede ve ne zaman olduğunu bildirerek oyunu bitirir.

Meddah

Meddah: Methedici (övücü) taklitler yapıp hoş öyküler anlatarak halkı eğlendiren sanatçılara denir.

✔️ Perdesi, sahnesi, elbiseleri, dekoru, kişileri yoktur.

✔️ Tek adamlık bir tiyatrodur.

✔️ Meddah, her şeyi ve herkesi kendisi taklit edip canlandırır.

✔️ Meddahın bir sopası bir de mendili vardır.

✔️ Genellikle dini konular, efsaneler, destanlar ve halk hikâyeleri anlatır.

Meddahın bölümleri şunlardır:

Başlangıç bölümü: Meddah “Hak dostum Hak!” nidasıyla oyuna başlar. Sonra bir divanî veya bir tekerleme söyleyerek seyircinin dikkatini çekmeye çalışır.

Açıklama bölümü: Meddah bu bölümde ölçülü veya ölçüsüz kalıp ifadeler kullanarak anlatacağı hikâyenin kahramanlarının ailesi, sosyal-ekonomik durumu, mekânı, zamanı hakkında bilgiler verir. Padişaha övgüler söyler.

Senaryo bölümü: Asıl hikayenin anlatılmaya başlandığı bölümdür. Meddah bütün ustalığını burada gösterir. İçinde mani, atasözü, deyim, fıkra, türkü ya da farklı hikâyeler de bulunabilir.

Bitiş bölümü: Anlatılan hikâyede düğümün çözüldüğü bölümdür.

Kukla

Kukla: Hareketli yerleri iplikle sanatçının parmaklarına bağlanarak veya eldiven gibi bir kesit kullanılarak bir perdenin üzerinden oynatılan, bez, karton vb. hafif nesnelerden yapılmış insan ve hayvan figürlerine verilen addır.

✔️ Korçak, kudurcuk, koğurcak gibi isimlerle de anılır.

✔️ İpli kukla, el kuklası, araba kuklası, iskemle kuklası gibi türleri vardır.

✔️ İbiş ve İhtiyar adında iki başkahramanı vardır.

✔️ İbiş: Kaba, kurnaz ve hazırcevaptır. İhtiyarın uşağıdır.

✔️ İhtiyar: Varlıklı bir kişidir. İbiş, İhtiyarın uşağıdır.

Modern Türk Tiyatrosu

✔️ Tanzimat, Osmanlı toplumunda büyük değişikliklerin olduğu, Osmanlı aydınının yüzünü tamamen Batı’ya döndürdüğü bir dönemdir. Tiyatroda da bu dönemde ciddi gelişmeler olmuştur. Geleneksel Türk tiyatrosu, yerini yavaş yavaş Batılı anlamdaki modern tiyatroya bırakmıştır.

✔️ Batılı anlamda, ilk Türk tiyatro oyunu İbrahim Şinasi’nin yazdığı “Şair Evlenmesi”dir. Yanlış geleneklerin eleştirildiği bu eserde geleneksel tiyatrodan özellikler bulunmaktadır. Şinasi’den sonra Namık Kemal; Vatan yahut Silistre, Celâlettin Harzemşah oyunlarında tarihsel konuları; Gülnihal, Zavallı Çocuk ve Akif Bey adlı oyunlarında ise toplumsal konuları işler. Özellikle I. Dönem Tanzimat sanatçıları, tiyatroyu halkı eğitmekte bir araç olarak kullanmışlardır.

✔️ Ahmet Vefik Paşa, tercüme yapmış ve adaptasyon eserler vermiştir. Moliere’den çevirdiği ve Zor Nikâh, Zoraki Tabip adını verdiği Türkçeye adapte edilmiş eserleriyle büyük başarı sağlamıştır.

✔️ Direktör Ali Bey, Kokana Yatıyor, Misafir-i İstiskal gibi birer perdelik komedilerinin yanında Moliere’den adapte ettiği Ayyar Hamza ile tiyatromuza katkıda bulunmuştur.

✔️ 1870’ten sonraki piyes yazarlarından biri de Recaizade Mahmut Ekrem’dir. Recaizade Mahmut Ekrem’in “Atala ve Amerika Vahşileri” ve “Çok Bilen Çok Yanılır” komedisi Batılı anlamda tiyatronun bütün özelliklerini taşır.

✔️ Abdülhak Hamit Tarhan, dönemin diğer bir önemli tiyatro yazarıdır. Eserlerinin bir bölümü mensur, bir bölümü de manzum-mensur karışıktır. Şiir şeklindeki manzum tiyatrolarının bazılarını aruz, bazılarını hece ölçüsüyle yazmıştır. Tiyatro eserlerini sahnelenmek için değil, okunmak için yazmıştır; bu nedenle bu eserler sahne tekniğine ve diline uygun değildir. Tiyatro eserlerinde romantizm akımının etkisi görülür. Tiyatrolarının tümü dramdır. Shakespeare ve Victor Hugo’dan etkilenmiştir. Sardanapal, Eşber, Nesteren, Liberte, Mecara-yı Aşk, Sabr-u Sebat, İçli Kız, Duhter-i Hindu eserlerinden bazılarıdır.

✔️ Tanzimat Dönemi’yle birlikte başlayan modern Türk tiyatrosu Millî Edebiyat Dönemi’nde gelişimini devam ettirmiştir. Özellikle de Yeni Lisan hareketiyle konuşma diline yakın bir edebî dil oluşturan sanatçılar, tiyatro üzerine birçok çalışma yapmıştır. Bu dönemde özel tiyatroların yanında resmî tiyatrolar da kurulmuştur. Bu kurumlar arasında en önemlisi ise şüphesiz günümüzde ismi “İstanbul Şehir Tiyatroları” olarak geçen “Darülbedayi-i Osmanî”dir. Modern bir tiyatronun tüm imkânlarına sahip olan bu kurum aynı zamanda ülkemizdeki ilk şehir tiyatrosudur.

✔️ Darülbedayi-i Osmanî, sadece bir tiyatro değil aynı zamanda bir güzel sanatlar okulu olmuştur. Burada tiyatro oyunculuğunu meslek edinecek sanatçılar yetiştirilmiştir.

✔️ Cumhuriyet Dönemi, tiyatronun kurumsallaşması ve oyun yazarlığının gelişmesi bakımından önemli atılımlara sahne olmuştur. Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında oyun yazarları daha çok tarihimize ve efsanelerimize yönelerek ulusçuluğu aşılayan düşünceler üzerinde durmuşlar, toplumsal sorunları, değer yargılarının değişmesini ve ruhsal çelişkileri vermeye çalışmışlardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında tiyatroya verilen önem giderek artmış ve 1940 yılında Devlet Konservatuarı Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanunla tiyatro eğitimi sistemli ve kurumsal bir yapıya bürünmüştür.

✔️ Cumhuriyet Dönemi’nin en usta kalemlerinden biri Haldun Taner’dir. Türk edebiyatında Keşanlı Ali Destanı ile epik tiyatro alanında ilk denemeye girişen Haldun Taner, Bertolt Brecht’in geliştirdiği epik tiyatro ile geleneksel Türk tiyatrosundan yararlanarak açık biçimli yeni bir oyun ortaya koymuştur.

✔️ Epik tiyatroda seyirci; gözlemci kılınıp etkin bir duruma sokulur. Yargı verdirmeye götürülür. Bir olay karşısında bırakılarak o olayın incelenmesine çalışılır. Oyun tartışmalarla sürdürülür. İnsan, bir araştırma konusu hâline getirilerek oluşumun içinde ele alınır. Her sahne kendisi için var olur.

✔️ 1960’larda sanayileşmeyle birlikte köyden kente göçler yoğunlaşır. Barınma imkânı bulamayan insanlar derme çatma gecekondularda yaşamaya başlar. Yazar, “Keşanlı Ali Destanı”nda Ankara’nın Altındağ semtinde sürdürülen gecekondu hayatı içerisinde kanunsuzluğun, düzensizliğin hüküm sürdüğü, kanun ve adaletin yerine kaba gücün hâkim olduğu durumu anlatmıştır. Bu eseriyle gecekondu insanının kentleşme sürecinde yaşadığı açmazları, yarattığı yerli karakterlerle başarılı bir şekilde sergileme yoluna gitmiştir. Metinde yöresel söylemler ve argo ifadelere yer verilmiştir.

Argo: Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken, çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyimlerdir.

📌 Tiyatro konusuyla ilgili test çöz!

Yıldız vermeyi unutmayın 😉
[Total: 2 Average: 3]
Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.